Shincheonji eğitmenleri liderleri Lee'den bahsederken onu gençliğinde çok acılar çektiğini anlatır.
Hiç bir zaman varlıklı bir hayatı olmamıştı. 40'lı yaslarında karısıyla memleketine dönüp bir tarla alır ve yasamına burada devam eder. Hayatın cilvesi işte hasat zamanına yakın ektiği ürünleri biçmeden önce Jeju'ya arkadaşını görmeye gider. Dönüş yolunda İsa ile karşılaşır. Hasadını yapmaya bile vakit bulamadan İsa'nın kendisine verdiği görev üzerine Chanmaksonjeon kilisesine gider. Burada anlattıklarından dolayı çok dayak yer, hırpalanır. Hatta bir gün dövüldükten sonra öldü sanılıp çamurlu bir yere atılıp bırakılır. ( bu kısımda eğitmen sesini titretir, dinleyenlerin gözü dolmalıdır. Yeterince etkili değilse bu sahneyi biraz daha uzatır)
Lee'nin kiliseye yaklaşmaması için dava bile açılır. Çok ama çok acılar çeker.
Eğitmen bir gün Lee'yi kendi mekanında ziyarete gider ve gordüğü manzara şöyldedir. "Öğretmenimizin yaşadığı yer küçücük bir odadır. Oda da bir yer yatağı ve bizlere yazdığı mektuplar için küçük bir yer masasından başka bir şey yoktu. Ayaklarındaki çoraplar bir aç kere yamalıydı. O zaman kendi yepyeni çoraplarımdan utanıp ayaklarımı sakladım. (Burada ses tekrar titrer). Öyleki kıyafet dolabında sadece pijamaları vardı. Üzerindeki kıyafetten başka hiç bir kıyafeti yoktu."( gözleri dolar)
Bu sırada bir öğrenci sorar; "o zaman konuşma yaparken giydiği kıyafetleri nasıl alıyor?"
"Onları yanındaki arkadaşları programlarda giysin diye ödünç veriyor hiç biri kendisinin değil.
"Ayakkabısı o kadar eskiydi ki içimden, 'dünyanın efendisi nasıl bu kadar fakir yaşar' dedim. İşte bu paraya ne kadar önem vermediğinin göstergesi. Bizler her gün yumuşacık yataklarımızda uyurken, her gün yeni bir kıyafet giyerken Tanrının seçtiği bu insan böyle yaşamakta"
O sırada aklımdan geçen tek şey "ben bu cümlelerin birebir benzerlerini daha önce de duydum sanki" diye geçirdiysem de konuşup ortalığı karıştırmak istemedim. Sonrasında Lee'nin nasıl yaşadığıyla ilgili fotoğraflar aradım internette anlatılanlar doğru mu diye.
Sizce doğru mu?
Hiç bir zaman varlıklı bir hayatı olmamıştı. 40'lı yaslarında karısıyla memleketine dönüp bir tarla alır ve yasamına burada devam eder. Hayatın cilvesi işte hasat zamanına yakın ektiği ürünleri biçmeden önce Jeju'ya arkadaşını görmeye gider. Dönüş yolunda İsa ile karşılaşır. Hasadını yapmaya bile vakit bulamadan İsa'nın kendisine verdiği görev üzerine Chanmaksonjeon kilisesine gider. Burada anlattıklarından dolayı çok dayak yer, hırpalanır. Hatta bir gün dövüldükten sonra öldü sanılıp çamurlu bir yere atılıp bırakılır. ( bu kısımda eğitmen sesini titretir, dinleyenlerin gözü dolmalıdır. Yeterince etkili değilse bu sahneyi biraz daha uzatır)
Lee'nin kiliseye yaklaşmaması için dava bile açılır. Çok ama çok acılar çeker.
Eğitmen bir gün Lee'yi kendi mekanında ziyarete gider ve gordüğü manzara şöyldedir. "Öğretmenimizin yaşadığı yer küçücük bir odadır. Oda da bir yer yatağı ve bizlere yazdığı mektuplar için küçük bir yer masasından başka bir şey yoktu. Ayaklarındaki çoraplar bir aç kere yamalıydı. O zaman kendi yepyeni çoraplarımdan utanıp ayaklarımı sakladım. (Burada ses tekrar titrer). Öyleki kıyafet dolabında sadece pijamaları vardı. Üzerindeki kıyafetten başka hiç bir kıyafeti yoktu."( gözleri dolar)
Bu sırada bir öğrenci sorar; "o zaman konuşma yaparken giydiği kıyafetleri nasıl alıyor?"
"Onları yanındaki arkadaşları programlarda giysin diye ödünç veriyor hiç biri kendisinin değil.
"Ayakkabısı o kadar eskiydi ki içimden, 'dünyanın efendisi nasıl bu kadar fakir yaşar' dedim. İşte bu paraya ne kadar önem vermediğinin göstergesi. Bizler her gün yumuşacık yataklarımızda uyurken, her gün yeni bir kıyafet giyerken Tanrının seçtiği bu insan böyle yaşamakta"
O sırada aklımdan geçen tek şey "ben bu cümlelerin birebir benzerlerini daha önce de duydum sanki" diye geçirdiysem de konuşup ortalığı karıştırmak istemedim. Sonrasında Lee'nin nasıl yaşadığıyla ilgili fotoğraflar aradım internette anlatılanlar doğru mu diye.
Sizce doğru mu?
Yorumlar
Yorum Gönder